Ya Kızımız Olursa!
Oyun 2001 yılında, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü için hazırlandı. Oyun, kapitalizmde insanın özgür olmasının mümkün olamayacağı tartışmasını kadın üzerinden yürüttü.1970’lerdi, egemenler kadınlara “evinizin kadını olun, iyi anneler olun” öğüdünü verdi. Çünkü kadın, kocasını her gün yeniden bir sonraki iş gününe ve çocuğunu da yarın kendisi gibi bir eş-anne ya da kocası gibi bir koca-çalışan olmaya hazırlayan, başında kutsal ailenin halesiyle dolaşan ve bu haliyle de üzerinde ki sömürü maskelenendi. 1990’lardı, bu kez egemenler “kadın ekonomik özgürlüğe sahip olduğunda özgürleşir” dediler. Çünkü kadın iyi bir eş, iyi bir anne olmayı başarmış, iyi bir ücretli emekçi olmayı da hak etmişti. Çünkü kadın ucuz emekti. Burada ki, görece ekonomik özgürlük ise kadını başka alanlarda köleleştirdi. Artık kadın, paranın, kozmetiklerin, cinsiyetinin kölesi oldu.
Oyunda köleleşme, evlilik arifesindeki idealist bir kadının, doğacak kızı için kendi bulduğu kurtuluş yollarına çarpması üzerine kuruldu. Oyun, forum tiyatrosuna benzer ama kurgulu bir yapı üzerine kuruldu. Topluluk, bu oyunla kadının, kapitalist bir dünyada serüveninin sürekli biçim değiştirerek ve sürekli kapitalizmin işine gelecek şekilde devam ettiğini göstermek istedi. Kadın özgürlüğü mü? Evde mi? İşte mi? Kapitalist dünya da mı? Bütün bu soruların cevabını oyunun sonunda Dario Fo ‘nun “Ben Ulrike Bağırıyorum” adlı kısa kadın oyunundan alıntılanan şu replikler gayet iyi özetledi: “… kadının özgürlüğü burjuva mülkiyetinin sınırında bitiyor…”
Peki ya, ya kızınız olursa!