Browse By

Anne

Çocuklar ile yaptığımız çalışmalardan sadece biri olan çocuk tiyatrosu ile sizlerle buluşmak istiyoruz. Tiyatro olarak adlandırdığımız şeyin özünün, Oyun olduğunu ve bu kavramında çocuklara hiç de yabancı olmadığını biliyoruz. Oyun ve oynamak, dünyanın belki de en eski ve en evrensel eylemi. Çocuğun ve çocukluğun en doğal ve en özgür iradesi, küçüklüğün en dolaysız ifadesi. Coşkuyla, keyifle, hep beraber, hiç bitmesin diye oynanan, birlikte düşünme ve karar vermenin keyfine vardıran, aynı zamanda da çocuk insanı yetişkin insan yolunda yaşama hazırlayan bir etkinlik.

Günümüzde hızla artan ve yoğunlaşan yaşam temposu, çocukları bilgisayar ekranlarına, tek başına oynanan oyuncaklara, büyüklerin yaşamının içine ve sınır tanımayan televizyon programlarına esir etmiştir. Dilimizin döndüğünce bunlara kısa bir değinelim ve değişen oyun kavramı ile birlikte çocukların aslında nelerden mahrum bırakılıp, bunların yerine de hayatlarına nelerin girmiş olduğuna bir bakalım.

Örneğin, bilgisayar oyunları; aslında bizim anladığımız anlamda oyun kavramından bir hayli uzak olan (çünkü oyun ancak toplu oynandığında anlamını bulur) bu tür oyunlar, öncelikle çocukları kendi toplumsal çevresinden (arkadaşları, ailesi vb) soyutlayarak onları kapalı mekanlara yöneltiyor. Çoğunlukla senaryoları savaş üzerine olan bu oyunlar, savaşmayı ,yakıp yıkmayı, öldürmeyi öğretirken, çocukların insani duyarlılıklarının gelişimini de engelliyor. Yine benzer bir durum çocuk oyuncaklarının geçirdiği evrimde kendini gösteriyor… Elbette oyuncakların çocuk gelişiminde işlevi olan araçlar olduğunu yadsıyamayız. Ama doğru seçildiklerinde ve kullanıldıklarında. Günümüzde sosyolog ve kültür bilimcilerin yaptığı kimi araştırmalar gösteriyor ki, hem geleneksel çocuk oyunlarımız hem de geleneksel oyuncaklarımız hızla azalmakta ve yerlerini bireysel oyunlar ve fabrikasyon oyuncaklar almakta. Çoğu zaman oyuncaklar, çocuğun tek başına oynadığı, özenle oynanması değil, saklanması gereken ve ancak çocuğun “benim” olarak tanımlayabildiği nesneler haline gelmektedirler. Yani çocuğu geliştirmek ve sosyalleştirip, hayatın ve diğerlerinin farkına varmasını sağlamak yerine kendi bireyselliğinin içine hapis olması tehlikesini  barındırmaktadırlar. Bize göre en önemli, etki alanı çok geniş ve tehlikeli olan diğer bir araçta televizyon. Televizyon artık yalnız yetişkinlerin değil aynı zamanda çocukların da zamanlarının büyük kısmını almaktadır. Gitgide artık çocuğun yaşamının özünün, büyüklerin yaşamından bir farkı kalmamaktadır. Çünkü seyredilen televizyon programları nerede ise aynıdır. Artık popüler olanı hem büyükler hem de çocuklar çok da iyi bilmekte. Sanırız ki, Pop Star,  Biri Bizi Gözetliyor vb. programlar, diziler hakkında en az büyükler kadar çocuklarında söyleyeceği pek çok şey vardır. Bu programların oyun kavramı ile neredeyse hiçbir alakası olmamakla birlikte, çocuğun güncelini kendi bünyelerinde toplamakta ve çocuğun yaratıcı zekasını, düşünüp karar verme yetisini tamamen yok etmektedirler. Aynı zamanda çocuğa bir model oluşturmalarıyla, şiddetli bir tehlike yaymaktadırlar ki bu da çocuğun aslında varolmayan bir yaşamı düşlemesine ve kendi somut yaşamı için gerçek anlamda bir perspektifsizliğe kapılmasına yol açmaktadır. Yani çocuğun kendini keşfedip, ilgi alanları yaratması, kendi değerlerini kendinin yaratması tamamen imkansızlaştığı gibi kaybettiği zamanı da cabasıdır.

Tüm bu dillendirmiş olduğumuz durumların sağlıklı bir çocuk gelişimi için zararlı olduklarını düşünüyor ve çocukları oyuna çağırıyoruz. Hani şu hep beraber oynanan, hayal gücümüzü harekete geçiren, karar verilen, topluca belirlediğimiz kuralları olan, tartıştığımız ve ortaklaşa bir sonuca vardığımız, kendimizi ve kendi sosyalliğimizi tanıdığımız, aynı zamanda çokta eğlendiğimiz oyuna. Hadi çocuklar çıkın dışarıya, oynayalım…

Hadi bir resim yapalım, gökyüzüne bakalım

Ayı ve yıldızları, resmimize katalım

Herkes bir yıldız koysa, resmimiz aydınlanır

Ne kadar çok olursak, gece gündüze varır.

 

ANNE Oyun Metni